10 Haziran 2012 Pazar

Serkan ÖZKAYA ''tavrı birçok şeyi bulup coşmaktır''

        1973 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Alman Lisesini bitirdikten sonra, Özkaya önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini kazandı. Sonra sırasıyla , Batı Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. 2000 yılında New York Bard College Güzel Sanatlar Bölümünde Heykel yüksek lisans derecesini aldı. 2001’de Fransa, Ecole Regional des Beaux Arts de Nantes’ta Film ve Video dalında Postdiploma (yüksek lisans) derecesini aldı. 2002 yılında İsveç Uluslararası Sanatçı Programına layık görüldü ve Malmö’de Rooseum Çağdaş Sanat Müzesi’nde çalışmalarını sürdürdü. 2003’te A.B.D. MacDowell Sanatçı Kolonisi’nin azalığına seçildi.
            Yaratmak, gerçek insana ve gerçek olma çabasındaki insancıklara mahsustur ki insan yarattıklarıyla varolur. Çünkü insan önce beyniyle düşünce yaratır, yarattığı düşünceyi yine beyin onaylar ve cesaret ederse eyleme dönüştürür. Serkan Özkaya örneğinde bu cesareti çok net görebiliyoruz.  Uydurma, sahte, sun'i olmayan; canlı, geniş, renkli, derin ve sade bir anlatımla kimi zaman. Bu lisanın içinde, hayatın bütün unsurları vardır. Sanatçı sanatında başka şahsiyet, konuşurken veya kavga ederken başka şahsiyet değildiri düşünsel, ideolojik anlamda da doğrular niteliktedir. 
             Nedir bu işin kriteri gerçekten? ‘’İyi’’ sanatı; iyi müzik ya da iyi resmi ayırt edebildiğimiz açıklıkta kriterlerle ayırt edebilir miyiz ki, Serkan Özkaya abartılmış ya da abartılmamış bir sanatçı olsun. Bu işin bir ucunda matematik bulunur. Hiç bir matematikçi kalkıp da euler abartılmış bir matematikçiydi, diye ortaya atılamaz sanırım. Atılamaz çünkü, kriter o kadar açık ki matematiksel disiplinlerde, ya adamın intihal yaptığını ispat edeceksin ki öylesi zaten pek olası değil ya da tüm sonuçlarını bir bir çürütmelisin ki, bu da ancak şizofrenik bir girişim olarak kalmaya mahkumdur. Bu işin ideali matematiksel disiplinler olduğundan, sanat için ne tür kriterler geliştirilebilir ki, bir işin iyi ya da kötü iş olduğu kabul edilebilsin..
             Farklı olmak sanatlar için bence her zaman geçer akçe değildir... Kendine özgü olmakla, ben hiç kimselere benzemem abi diyerek uçuk kaçık olmak çok farklı şeylerdir... Gerçek sanatçı, eserlerine bir imza gibi işler.. Bu bakımdan, Serkan Özkaya ne kadar dev ya da sıradan bir sanatçı pek bir şey diyemeyeceğim ama bence kendine özgü bir sanatçı olduğu, ve böyle olurken de ben kimselere benzemem abi uçuk kaçık yapmacıklığında da olmadığı bana doğru gibi geldi... 
              Kendine özgü olamayan o kadar çok sanatçı var ki günümüzde. Serkan Özkaya böyle bir sanatçı mıdır? -bence değildir derim... İşlerinde çok kendine özgü bir renk ve stil var. Bazı işleri nerdeyse bir heykel gibiyken, bazı işlerinin de şekildeki estetikten uzak olduğu doğru olabilir...
              Serkan Özkaya’nın kavramsal sanatında kendine özgü bir ses olduğunu kabul edebiliriz..

         Eserleri

   -Mona lisa 1996
   -Dia
   -Davut Heykeli
    -Küçük sik
   -Bana onun kellesini getirin
    -İşe yarar adam
    -Esinti
    -Golden Boy
    -Gülen bust
    -Pastacı yamağı    
    -Dünyanın tüm işçileri
    -Yavaşlık ve Hafiflik Workshop 2008

           Kitapları
     - 'Bugün Tarihi Öneme Sahip Bir Gün Olabilirdi
     - Sanatta Deha ve Yaratıcılık 2000
     - Göründüğü Gibi Değil! Açıklayabilirim 2003),
     - En Hakiki Öz Kopyalar Sergisi Tartışmaları
     -  Charles Esche’nin Mütevazı Öneriler
     -  the rise and the fall and the rise of david
   -  Serbest Vuruş / Hayır, Hayır, Olmuyor, Yapamıyorum! Halil Altındere, Serkan Özkaya İle Söyleşiyor   (Ciltli)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder